EHLİBEYT - SEYYİD MUHAMMED ŞERİF BUHARİ

İçeriğe git

Ana menü:

EHLİBEYT

EHLİBEYT
HZ.MUHAMMEDsav HZ.ALİ VE EHLİBEYT

Allahu Teâlâ, Hz. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Ehl-i beytini bizzat Kur’an’da zikretmiş ve onlara şu şekilde iltifatta bulunmuştur:

''Ey Peygamber hanımları! Namazı kılın, zekâtı verin; Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab/33)

Ümmü Seleme validemiz (r.a) demiştir ki: “Bu âyet-i kerime benim evimde indi. Hz Rasûlullah (s.a.v) Fâtıma,Ali,Hasan ve Hüseyin’i çağırdı. Onları geniş bir elbisenin altına topladı, kendisi de içine girdi ve:
“İşte bunlar benim ehl-i beytimdir” buyurdu. Sonra inen ayet-i kerimeyi okudu ve:

“Allahım! Onlardan kötülükleri gider. Onları tertemiz et!” diye duâ etti. Ben: “Yâ Rasûlellah, ben Ehl-i Beytten değil miyim? dedim.” Hz. Rasûlullah (s.a.v),
“Sen benim ehlimsin. Sen zaten hayır içindesin” buyurdu.


Allah Teâlâ, müminlere Resûlü’nün sevilmesini farz kıldığı gibi onun parçası olan ve kendisine inanan yakınlarının da sevilmesini, bu şekilde Peygamber’in (s.a.v) sevindirilmesini istiyor. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:

“Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum.” (Şûrâ/23)

Hz. Hüseyin’in (r.a) oğlu,Ali Zeynelâbidîn (ra),babası Hz. Hüseyin’in şehid edilmesinden sonra, Şamlılar tarafından esir edilerek Dımeşk’a getirildi. Onu böyle gören zalim bir Şamlı: “Sizin kökünüzü kazıyan ve fitnenin başını kesen Allah’a hamdolsun!” diye, güya onların fitne başı olduğunu ima etmeye çalıştı. Zeynelâbidîn (rah), adama;

“Sen Kur’an’ı okudun mu?” diye sordu, adam,

“Evet, okudum” dedi. Zeynelâbidîn (ra);

“Sen, Allah Teâlâ’nın, “Resûlüm, onlara de ki: ‘Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum'’ (Şûrâ/23)
âyetini okumadın mı?” diye sordu. Adam,

“Bu ayette sevilmesi emredilen yakınlar siz misiniz?” diye sorunca, İmam, “Evet, onlar biziz” dedi.


''BENİM “EHL-İ BEYTİM”; KENDİNİZE,EHLİNİZDEN DAHA SEVGİLİ OLMADIKÇA, KESİN İMAN SAHİBİ OLAMAZSINIZ.''   Hadisi Şerif

Bir gün İmam Azâm(r.a),hocası İmam Cafer es-Sadık hazretlerinden,ilim ve hadis dinlemeye gelmişti. Hocası elinde bir asa ile çıkageldi. İmam Azam (rah), “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, siz henüz asaya ihtiyaç duyacak bir yaşta değilsiniz” dedi. Cafer es-Sâdık (ra);

“Evet dediğin gibidir, fakat bu elimdeki asa Hz. Rasûlullah’ın asasıdır; onu bereket için yanımda taşıyorum” dedi. İmam Azam (ra), hemen ileri atılıp bastona sarıldı ve, “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, müsaade buyurun, onu öpeyim” dedi. Cafer es-Sâdık (ra) hemen kolunu açtı ve İmam Azam’a göstererek:

“Vallahi sen bilirsin ki bu ten, Hz. Peygamber’in hücrelerini taşıyan bir tendir ve şu gördüğün kıllar da onun kılındandır. Onu öpmüyorsun da, asayı öpmek istiyorsun!” dedi. Bununla, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in zürriyetinin Hz. Peygamber’in (s.a.v) bir parçası olduklarını hatırlattı ..

Peygamberimizin oglu Abdullah da vefat edince câhiliye mensuplari "Muhammed'in soyu kesildi" diye sevinip "o artik ebter, yani soyu kesiktir" diye Peygamberimizi alaya aldiklarinda onu bizzat yüce Allah savunmus ve Peygamber'i teselli eden Kevser sûresi nâzil olmustur: ''Biz sana kevser'i verdik. O halde namaz kil, kurban kes. Senin sanin yücedir. Asil ebter ise o (sana ebter diyen)dir." Buradaki "kevser"i Islâm âlimleri Peygamberimizin hadislerinden yola çikarak "bol hayir", "sonsuz", "sayisiz ümmet", "çok sahâbe", "sefaat" anlamlarinda tefsir etmisler, ayrica "kevser" kelimesiyle Hz. Fâtima'nin kastedildigini de bildirmislerdir.

Hz.Fatıma ve Hz.Ali ile gelen Ehl-i beyt; Hasan, Hüseyin, Muhammed İbn el-Hanefiyye, Abbâs ve Ömer'den yayılmıştır. Hz. Ali şehid edildikten sonra (661) yerine Hz. Hasan halife seçilmiş ve halifeliğinde suikasta uğramış, iyileştikten sonra hutbesinde şöyle demiştir: "Ey Irak halkı bizim için Allah'tan korkun. Biz sizin emirleriniz ve misafirleriniziz. Biz ev halkıyız. Çünkü Allahu Teâlâ bizim hakkımızda, "Ey Ehlü'l-beyt, Allah sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" diye bahsetmiştir."

Hz. Hasan'ın soyundan: Muhammed en-Nefsü'z-Zekiye (145/763), İbrahim, Hüseyin b. Ali (169/785), Muhammed b. Tabat (199/814), Muhammed b. Süleyman (814), Zeyd b. Musa el-Kâzım ve Ali b. Muhammed, İbrahim b. Musa, el-Hasan b. Zeyd (250/864), el-Hüseyin, İsmail b. Yûsuf, Muhammed b. Zeyd, Ahmed b. Muhammed, Hasan b. Ali gibi kimseler gelip ehl-i beyt'in liderliğini yapmış Emevi ve Abbâsilere karşı kıyam etmişlerdir.

Hz. Hüseyin'in soyundan gelip de ehl-i beyt davası uğruna şehid olanlar ise şunlardır: Zeyd b. Musa el-Kazım, Muhammed b. Câfer es-Sâdık, el-Hüseyin el-Aftas, Muhammed b. Kasım, el-Hasan el-Karkî, Muhsin b. Câfer (404) (Mes'ûdî, Murûcü'z-Zeheb)
..
Hz. Hüseyin soyundan gelenlere Seyyid, Hz. Hasan soyundan gelenlere Şerif denilmektedir .

Hz. Peygamber'in ehl-i beyt'inin işleriyle meşgul olan görevlilere tarihte Nakîbü'l-Eşrâf denilmiştir. Nakîbü'l-Eşrâf, Peygamber hânedânı efrâdının umûmî bir vâsisi hükmünde olup, gördüğü vazifenin şerefinden ötürü en yüksek mansıblardan sayılmış, İslâm devletlerinde her zaman bunlara hürmet ve ta'zimde bulunulmuştur .


Hz. Peygamberin ehl-i beytinden gelenler günümüzde İslâm âleminin değişik yerlerinde yaşamaktadırlar.Kıyamete kadar da yaşayacaklardır.Çünki kıyamet de,Efendimizin soyunun tükenmesiyle kopmuş olacaktır..Ehli Beyte her türlü hizmet,muhabbet ve her sıkıntılarını gidermek üzerimize farz dır.Günümüzde bu değerleri unutan inananlarımız,yarın mahşer günü Efendimizden ne yüzle şefaat talep edip huzuruna çıkmaya, muktedir olacaklardır. Bunun en güzel örneğini Osmanlı yapmıştır.Ne mutlu onlara!

ALLAH-U TEALA GÖNLÜMÜZÜ, HABİBİ'NİN VE EHLİ-BEYTİ'NİN MUHABBETİN DEN AYIRMASIN...
                                               AMİN..

 
 
Ara
İçeriğe dön | Ana menüye dön