Ana menü:
Büyük velîlerden.İnsanlarin îtikâd, amel, ibâdet ve ahlâk husûsunda dogruyu ögrenip yapmalari ve Allahü teâlânin rizâsina kavusmalari için onlara rehberlik edip, buna kavusturan ve kendilerine tasavvuf yolunda silsile-
Yasadigi devrin âlimleri arasinda bir tâne idi. Zâhirî din ilimlerini, Ebü'l-
Tasavvuf, rûh ilimlerinin mütehassisi idi. Evliyânin meshurlarindan olan Ebû Saîd Ebülhayr'dan da istifâde ederek feyz aldi. Hocasi Ebü'l-
Tasavvuf ilminde yüksek derecelere kavusmasi iki vâsita ile olmustur. Birisi Ebü'l-
Ebû Ali Fârmedî hazretleri, hem Imâm-
Ebû Ali Fârmedî hazretleri tasavvuf yoluna girisini söyle anlatmistir:
"Gençligimin ilk yillarinda Nisâbur'da Sirâcân Medresesinde ilim ögreniyordum. Aradan bir müddet geçti. Bir gün Seyh Ebû Saîd Ebülhayr hazretlerinin Mihene'den Nisâbur'a gelmekte oldugu haberini aldik. Halk arasinda kerâmetleri meshur idi. Nisâbur halki, âlimler ve ileri gelenlerin hepsi onun büyüklügünü biliyor ve saygi duyuyordu. Pek çok kimse karsilamaya çikti. Aralarinda ben de bulunuyordum. Mübârek yüzünü görmek istiyordum. Kendisini görür görmez ona ve tasavvuf ehli büyüklere karsi kalbimdeki muhabbet ve sevgi pek fazlalasti. O gün sohbetini dikkatle dinledim. Artik onun huzûrunda bulunup sohbetlerini dinleyenler arasina katildim. Beni tanimaz, bilmez saniyordum. Bir gün medresemdeki odamda iken onu görmek arzum çok artti. Fakat o gün sohbet için belirlenen günlerden degildi. Sabredeyim, dedim. Dayanamayip disari çiktim. Disari çikinca etrâfima bakindim. Ebû Saîd hazretleri yaninda kalabalik bir cemâatle bir yere gitmekte oldugunu gördüm. Yalniz basima onlari tâkib ettim. Bir yere dâvete gidiyorlarmis. Dâvet edilen evin kapisina varip içeri girdiler. Peslerinden ben de girip bir köseye oturdum. Beni görmüyordu.
Bir müddet kendi hallerinde mesgûl oldular. Ebû Saîd hazretleri öyle bir hâle girdi ki, kendinden geçip üzerindeki abayi parçaladi. Sonra üzerlerinden o hal geçti. Abayi çikarip yere birakti.
Meclisde bulunanlar yirtilmis abayi parçalara ayirip dagitmasi için Seyh hazretlerinin önüne biraktilar. Bu parçalardan islemeli bir kisim olan kolun yen kismini ayirip;
"Ey Ebû Ali Tûsî neredesin?" dedi. Ben kendi kendime beni tanimaz, bilmez, herhalde talebelerinden, adi Ebû Ali olan birini çagiriyor diyerek cevap vermedim.
Ikinci defâ çagirinca, yine cevap vermedim.
Oradakiler bana; "Seyh hazretleri seni çagiriyor." dediler.
Kalkip huzûruna yaklastim. Ayirdigi islemeli elbise parçasini bana verdi ve;
"Sen bize bu elbise parçasi gibi yakinsin." dedi.
Verdigi elbise parçasini alip öptüm. Artik devamli huzûrunda bulundum. Nûrlu feyz ve bereketlere kavustum.Sonra Ebû Saîd hazretleri Nisâbur'dan ayrildi. Ben Ebü'l-
"Evlâdim, ilim ögrenmekle mesgul ol." diyordu. Iki-
"Mâdemki kalem senin elinden kaçiyor, sen de onu birak." deyince, medreseden ayrilip, dergâha geçtim. Ebü'l-
Kendisi anlatir: Bir gün bana bir hal olmustu. Kendimden geçtim. Bu hal içinde sanki yok ve fark edilmez oldum. Bu hâlimi hocama anlattim.
"Ey Ebû Ali! Benim gönül kusum, buradan yukarisini bilemez." buyurdu.
Ben de kendi kendime, beni bu makamdan ileri götürecek bir mürside, rehbere ihtiyâcim var, diye düsündüm. Bunun üzerine bir müddet geçti. Gün geçtikçe bu hal artardi. Bu sirada Ebü'l-
"Gel ey Ebû Ali!" buyurdu. Vardim, selâm verip oturdum. Mânevî hallerimi anlattim.
"Evet... Baslangicin mübârek olsun! Henüz bir dereceye erismissin, ama terbiye görürsen, yüksek derecelere kavusacaksin." buyurunca, gönlümden; "Artik rehberim budur." dedim.
Ebü'l-
Ebû Ali Fârmedî hazretleri, bu hocalarindan sonra zamânindaki evliyânin en meshurlarindan ve büyüklerinden olan Ebü'l-
"Kalbimde hâsil olan aşk ve şevk ziyâdesiyle artmisti. Bu arzumun çoklugu sebebiyle, Ebü'l-
Ebû Ali Fârmedî zamâninda evliyânin önderi ve hidâyet günesiydi. Nizâmül-
Ebû Ali Fârmedî buyurdu ki:
"Talebenin hocasina karsi dili ile saygili olmasi gerektigi gibi, söyledigini kalbinden de reddetmemelidir." Bununla ilgili su rüyâsini anlatir:
Hocam Ebü'l-
"Sizin bana rüyâmda söyle söyle dediginizi gördüm ve niçin böyle yaptiginizi sordum." dedim.
Hocam, bunun üzerine bir ay benimle konusmadi ve;
"Eger içinde benim söylediklerimi reddetmek duygusu ve cevâb almak arzusu olmasa, rüyânda bana bu sekilde sormazdin." dedi.
BIR KOVA SU ILE
Ebû Ali Fârmedî hazretleri anlatir:
Bir gün hocam Ebü'l-
Hamamdan çikinca; "Hamamin havuzuna su bosaltan kimdi?" diye sordu.
Niçin yaptin? diyeceginden korktum. Sasirdim.
Nihâyet; "Ben idim." dedim.
"Ey Ebû Ali! Ebü'l-
Ebû Ali Fârmedî hazretleri söyle anlatmistir:
"Bir defâsinda bir yolculugumuz sirasinda bir daga yaklasmistik. Bu sirada önümüze çok büyük bir yilan çikti. Hepimiz korktuk ve kaçistik. Ebû Saîd hazretleri de orada idi. Atindan inip o koca yilana yaklasti. Ben Seyh hazretlerinin yaninda idim. Yilan onun önünde basini yerlere sürerek saygi gösterir gibi hareketler yapti.
Ebû Saîd hazretleri yilana hitâb ederek; "Zahmet etmissin" dedi. Sonra yilan daga dogru uzaklasip gitti. Bu hâdise üzerine Ebû Saîd hazretlerine bu ne haldir, diye sorduk.
Dedi ki: "Bu dagda bulundugum sirada birkaç yil bu yilanla ayni yerde bulunduk. Bizim buradan geçmekte oldugumuzu anlayinca gelip dostlugunu tâzeledi. Ahdin güzelligi îmândandir. Güzel huylu olana karsi her sey güzel huylu olur. Nitekim Ibrâhim aleyhisselâm güzel huylu idi. Ates de ona güzel huylu oldu. Onu yakmadi.
Allah şefaatlarına nail eylesin..AMİN.